Dalak biyopsisi de, akciğer ve pankreas biyopsileri gibi, aslında teknik olarak basit ancak yapmaktan çekinilen biyopsilerdir. Bunun nedeni, dalağın kanla dolu boşluklar içermesi, nispeten gevşek bir dokusunun olması ve bu nedenle kanama riskinin daha fazla olmasıdır. Bu çekinceden dolayı, birçok merkezde dalak biyopsisi yapılmamakta, onun yerine dalak cerrahi olarak dışarı alınmaktadır (splenektomi). Böylece, basit bir iğne biyopsisi ile tanı alabilecek birçok hasta gereksiz yere dalağını kaybetmektedir.
Dalak biyopsisi, tıpkı karaciğer biyopsisi gibi, lokal anestezi altında ve ultrason rehberliğinde yapılır. Kanama riski biraz daha fazla olduğundan, dalak kapsülü kılavuz iğneyle tek seferde geçilmeli ve dalaktaki şüpheli kitleye ulaşılmalıdır. Bu sırada, dalaktaki büyük damarlardan sakınılmalıdır. Daha sonra, daha küçük bir kesici iğne ile, bu iğnenin içinden girilip kitleden çoklu biyopsi alınır. Bazı durumlarda, dalakta ayrı kitleler yoktur, dalağın tümü yaygın olarak tutulmuştur (diffüz infiltrasyon). Bu durumda, dalak orta kısımlarından herhangi bir yerden biyopsi almak yeterlidir. Biyopsiler bittikten sonra iç iğne çekilir ve dış iğneden kanama kontrolü yapılır. Kanama yoksa dış iğne de dışarı alınır. Bariz kanama varsa, hastanın kendi pıhtısı (otolog pıhtı) ya da koil, glue gibi tıkaçlarla kanama durdurulur ve dış iğne daha sonra çekilir.
Literatürdeki çalışmalarda, tecrübeli merkezlerde uygun yöntemle yapıldığında, dalak biyopsisinin riskinin karaciğer biyopsisinden yüksek olmadığı gösterilmiştir. Merkezimizde de dalak biyopsi yıllardır rutin olarak uygulanmaktadır ve şu ana kadar ciddi bir kanama komplikasyonu görülmemiştir.